21.03.2011

mektup, yerdeniz ve yazmak üzerine

Uzun zaman oldu. Aklımda çok konu var, bu ufak bir başlangıç olsun.
Geçenlerde, hakkında öykülerinden başka bir şey bilmediğim bir arkadaştan hayatımın ilk asker mektubunu aldım. Tam da yazamadığım, yazmanın bana iyi gelmediği bir dönemde. Haliyle yanıtlayamadım, erteleyip durdum çünkü anlatacak güç ve isteğim yoktu. Derken ikinci mektup geldi. Hala onun da satırlarında bahsettiği korku vardı içimde, acaba yazdıklarım yeterince değerli olacak mıydı?

Oysa diyordu ki mektubunda, canı en yazmak istemediği zamanlarda bile zorla oturtup kendini illa ki bir şeyler karalarmış... Ve neden yazmaz insan, onu soruyordu, aslında o sırada bana. "Bazen iyi gelmiyor yazmak, yaralıyor sanki ve üzerine yürüyecek cesareti bulamıyorum," dedim içimden.  Devam ettim,"Ama bir yandan da sabah gözümü açar açmaz sızlamaya başlıyor vicdanım, sanki görevini savsaklayan bir masal kahramanı, kenti ejderhalara karşı savunacak yerde köşesine kıvrılıp uyuklayan tembel büyücüyüm. O zaman kalbim öyle hızlı çarpıyor ki korkuyorum."


Yerdeniz haritası, çizen: Ursula K. Le Guin

Şu sıralar hayatımdaki iki güzel şeyi söylemek durumum hakkında yeterli ipucunu verecektir sanırım:  Yoga ve Ursula K. Le Guin. Fantastik öykülere, filmlere hiçbir zaman özel bir ilgi duymayan ben şimdi büyücülerin ve ejderhaların arasında kaybolmak istiyorum. Dışarısı canımı sıkıyor. Yerdeniz'den çıkmak içimden gelmiyor.

Beş kitaptan oluşan Yerdeniz dizisinin birinci kitabına dün başladım, akşam sinemaya gitmesek bitirecektim. "Sanırım Yerdeniz Büyücüsü'nün en çocuksu yanı konusu: büyümek. Büyümek, benim yıllarımı alan bir süreç oldu; bu süreci otuz bir yaşımda tamamladım -ne kadar tamamlanabilirse; o yüzden de çok önemsiyorum..." Böyle demiş Le Guin arka kapakta. Yıllardır kitaplığımda sırasını bekleyen ilk kitaba başlamamı da bu sözler sağladı. Otuz bir yaşımı bitirmeme çok kalmamışken, son yılda hayatımda görünür bir değişiklik olmasa da (sürekli değişen ülkeleri, şehirleri, evleri ve insanları saymıyorum), aslında içimde bir şey güzelce yerine oturmuş, yerleşmiş gibi.

Nasıl bir his? Güzel, heyecan veren, korkutan bazen ama genellikle güzel, sıcak. Sanki karnımın orta yerine oturmuş şişman bir Buda, anlayışla gülümsüyor. Çaylak Ged'in hırs, kibir ve gurur yüzünden başını her belaya sokuşunda yanıbaşında beliren Başbüyücü gibi o da beni izliyor. Ama içeriden, içimden.

Yaklaşık bir aylık aradan sonra yazdığım, biraz da çağrışımlarla ilerleyen bu ilk blog yazımı, askerdeki sevgili arkadaşıma gönderiyorum. Hep şarkı, türkü gönderecek değiliz ya. Hem o da neredeyse fantastik denebilecek bambaşka bir dünyada, başka bir doğaya bakıyor şimdi...

Kitaptan, aklımda yer edecek bir söz:
Bir mum yakan bir gölge yaratır.*
İyice anladığımda, sindirdiğimde, bunun üzerine de bir şeyler yazmak isterim. Bir de insanın yalan söyleyemediği tek dil olan Kadim dilden bahsetmek. Yogayı da anlatacağım. Ama şimdi izninizle, adalarında kaybolacağım bir harita beni bekliyor.
*"Yerdeniz Büyücüsü", Ursula K. Le Guin, Metis Yayınları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder