21.04.2011

unplug on earth day / sahi bu kablo neyi besliyor?


Bir garip çağda, sosyal medyadayız artık hepimiz. Etkileri nasıl olur, gelecek nesiller kendimizi ifade etme, teşhir etme, doğrularımızı savunma ya da yanlışlara saldırma çabalarımızı ne kadar yerinde, ne kadar acemice bulur bilinmez. En karşı olanımız bile eninde sonunda gün geliyor, kendini orada buluyor. Bir-iki tatil fotoğrafı paylaşmakla başlıyor her şey, sonra aman da ne komik video, derken memleketi kurtarıyor üç cümlede, on parmak birden hep fazla mesaide.

Sokaktakileri, plaza çalışanlarını, otobüste, vapurda bilmediğiniz yerlere gidenleri düşünün. Herkes göbek deliğinden çıkan bir kabloyla "evrensel ağ"a bağlı sanki. Bazen neredeyse agresif bir tavır sergileyerek içinde var olmaya çalıştığımız dünya neresidir, bilen var mı? Tıkır tıkır yazan parmaklarımız ve kanlanmış gözlerimizle neyi yakalamaya çalışıyoruz? Sahi bu kablo neyi besliyor?

Uzak durmak, kabloyu kesip atmak zor. Kendimden biliyorum. Hem ne yalan söyleyeyim, çevirimiçi paylaşım, hiç tanımadıklarımla ortak bir evrende buluşmak hoşuma da gidiyor. Yalnız bu buluşmalarda beni yoran bir şey var. Sürekli güncellenen bir ekranı yakalamaya çalışmaktan, ucundan köşesinden satırların arasına girdim diye heyecanlanan ruhumdan sıkılıyorum. Dengem bozuluyor.

Oysa denge önemli. Denge, önceliğimiz. İnsan arada durup kendine önce yukarıdan, sonra içeriden bir bakmalı: Ne yapıyorum? "Bugün güzel bir gündü," diyerek uykuya dalabileceğim ne yaşadım? "Sıradan bir iş gününde ne olacaktı ki, tabii ki hiçbir şey!" demeden önce, neden bir kere daha düşünüp son 24 saatimin sorumluluğunu üstlenmiyorum?

22 Nisan'da fişleri çekelim!
22 Nisan, "Dünya Günü" (Earth Day). Yeşil Yoga Derneği bu gün için tüm yogilere bir çağrı yapmış. Yazımın ilham kaynağı da bu çağrı oldu. O gün Dünya için neler yapabiliriz, sıralamışlar. İçlerinden bir tanesi "Televizyonu bırakın, ışıkları söndürün, telefon ve bilgisayarları kapatın ve tüm bunların yerine, zamanınızı  aileniz ve arkadaşlarınızla geçirin," demiş.
Ne kadar basit, değil mi?


Yaklaşık dört yıldır film dışında televizyon izlenmeyen evimizde bunun iletişime ve ortak/kişisel huzura kattığı değerin canlı tanığıyım. Eve her gelenin ilk tepkisi "Aa salonda televizyon yok!" oluyor ve bunu bir süre sonra "Aman ne güzelmiş böyle..." izliyor.

Ama eh, ne de olsa insan evladıyız, hayat hep böyle pembe değil elbet. Televizyon gitti, birkaç aydır yerini internetle doldurmaya başladık. Göbeklerden çıkan kablolar salona yayılmış, mutfağa gidecek olsan ayağın takılıyor. Böyle zamanlarda eve huzursuz bir sessizlik hakim. Göbek deliklerimiz ısınıyor da ısınıyor. Bu sahne kaçınıza çok tanıdık geliyor?

Belki de artık kontrolü ele alma zamanıdır. 22 Nisan ise bunun için hoş bir bahane, nam-ı diğer biçilmiş bir kaftandır.

Dünya Günü'nüz şimdiden kutlu olsun. Ara sıra fişleri çekmeyi unutmayalım...

Bu içeriğin ilham perisi: "Yogis: Take Action on the Earth Day"
Fotoğraflar: Pixomar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder