23.09.2011

ipuçlarından öykü yaratmak

Hemingway'in en kısa öyküsünü bilmeyen var mıdır? "For sale, baby shoes, never worn." (Satılık: bebek ayakkabısı, hiç giyilmemiş.) Öncesi ve sonrası her okuyanın aklında ayrı bir kurgu oluşturan altı sözcüklü bir öyküdür bu. Yazılı hali bulunamadığı için doğruluğundan kuşku duyulsa da bu eser kısa öykünün tanımını genişletmiş, beraberin şu soruyu getirmiştir: Bir metin ne zaman kısa öykü sayılır?

Geçtiğimiz yılın Kasım ayında Norton yayınlarından çıkan Hint Fiction (İpucu Kurgusu) adlı antoloji, bu soruyu yeniden gündeme getirdi. Kitabın editörü Robert Swartwood giriş yazısında Hemingway'den ilham aldığını açıkça belirtmiş. Bir farkla: Swartwood edebiyat dünyasına yeni bir tür olarak sunduğu ipucu kurgusunu Hemingway'in altı sözcüklü öyküsünden başka bir yerde konumlandırıyor. Editörün "Akla daha büyük ve karmaşık bir öykü getiren, yirmi beş ya da daha az sözcükten oluşan öykü" olarak tanımladığı ipucu kurgusunun hedefi, yazar ile okuru yarı yolda buluşturmak. Bu kurguyla yazar resmin yarısını yapar ve okuru öbür yarıyı tamamlaması için teşvik eder. Ortada tamamlanmış bir giriş, gelişme ve sonuç yoktur. Okur bu başlığa ve verilen sözcüklere bakarak boşlukları doldurur. Oysa Swartwood'a göre Hemingway'in altı sözcüklü öyküsü resmin onda biri bile değildir.

Swartwood, 2009 yılında blogunda bu yeni türün ilk yarışmasını açarak ipucu kurgusu kavramının internet ortamında yayılmasını sağlamış. Gelen iki yüz çalışmayı yazar ve editör Gay Degani ile birlikte değerlendirmesinin ardından geriye antolojide de yer verdiği yirmi finalist kalmış. Bu projenin sonunda editörün vardığı noktayı ise şöyle özetlemek mümkün: Yirmi beş ya da daha az sözcükten oluşan bir öykü pekala iki bin beş yüz ya da daha fazla sayıda sözcük içeren bir öykü kadar etkili olabilir. Bu düşünce İpucu Kurgusu'nun da temellerini atmış.

"Yaşam ve Ölüm", "Sevgi ve Nefret" ve "Şu ve Bu" olmak üzere üç bölümden oluşan antolojide yeni adların yanı sıra Stephen Dunn, James Frey, Ha Jin, Joyce Carol Oates ve Peter Straub gibi isimlerini daha uzun metinlerde görmeye alıştığımız ödüllü ve çok satan yazarlar da karşımıza çıkıyor. Her öykü bir fotoğrafın yalnızca bir kısmını görmek gibi. Yazar o kısmı gösteriyor, okur da fotoğrafın öyküsünü değil, aslını bulmaya çalışıyor. Bazı sayfalarda bunu çok çarpıcı bir biçimde hissedebiliyorsunuz. Örneğin Oates'un antolojide yer alan "The Widow's First Year" (Dulun İlk Yılı) adlı dört sözcükten oluşan öyküsünü yazarın okuduğum öteki öykü ve romanları kadar etkileyici bulduğumu söylemeliyim. Ancak bu, kitapta yer alan her öyküden aynı derecede etkilendiğim anlamına gelmiyor. Her okurun birbirinden farklı ipuçlarının izini sürerek başka başka öykülere dahil olması daha yüksek bir olasılık.

Eleştirilere değinecek olursak, böyle bir çalışma bir anda edebiyatçıların tümü tarafından kucaklanmadı elbette. "Bu denli kısa bir çalışma nasıl ciddiye alınabilir? O zaman herkes kendini yazar sanmaz mı?" diyenlerin yanı sıra edebiyat dünyasına sunulan bu yeni türü eğlenceli bulanlar, Japon söz sanatı haiku'ya, yapboz oyunlarına ya da bulmacalara benzetenler de var. Her şeye karşın bu tür çalışmaların yazar ve yazar adayları için ilham verici bir nitelik taşıdığını da unutmamak gerek. Swartwood'un dediği gibi, bir öyküyü mükün olduğunca az sözcükle anlatmaya çalışmak sanıldığı kadar kolay değil. Bakalım genç editörün "oyun alanında yeni bir çocuk" olarak nitelendirdiği bu tür, edebiyat dünyasında bir yer edinecek mi?

Notos edebiyat dergisi çin yazdığım bu haber, derginin Şubat-Mart 2011 sayısında yayımlanmıştı. 
Notos: Hayal Adası'na ulaşmak için >>

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder