2.12.2011

yazmadıysak sebebi var

Kimi tozlu raflarda, dolap diplerinde, kimi de kimsenin ulaşamayacağı kuytularda yıllar boyu bekledi. Zaman geçti, rafların yerini sabit diskler aldı ama onların kaderi değişmedi. Tamamlanamayan, yine yarım kaldı. İlk cümleleri coşkuyla yazılan bir roman, belki birkaç sayfa sonra, belki de tam bitmek üzereyken terk edildi. Bazen ikinci bir iş, yeni doğan bir bebek, boşanma, taşınma gibi dış nedenler, bazen de yaratıcılığın önüne geçen içsel sancılar yüzünden yazar, bıraktı yazmayı. Günlerce ve gecelerce gerisini getiremediği bir kurgunun içinde bocaladıktan sonra terk etti romanını. Artık yazarın utancıydı o bitmemiş eser. En iyisi bir an önce unutmak, soranlara susmak, hatırlatanlarla bir daha görüşmemekti.

“Birçok yazar için yayımlanmamış bir roman başarısızlık sayılır, oysa bazıları yayımlanmayacak noktaya bile gelemezler,” diyor Steve Wilson ve ekliyor: “İnsanlar değişir ama kitaplar sabit kalır ve kişinin yeterince değiştiği noktada, yazmakta olduğu kitap artık onun kitabı olmaktan çıkabilir.” Wilson, edebiyat kariyerinde altı kez başarısızlığa uğradığını çekinmeden ifade eden bir roman yazarı ve Myunfinishednovels.com’un kurucusu.

My Unfinished Novels, isminden de anlaşılacağı gibi eserlerini tamamlayamayan yazarlara yönelik bir platform. Bitmemiş bir öykünün ardındaki öyküyü keşfetmek ve roman kahramanını yarı yolda bırakmanın suçluluğunu hisseden yazara yalnız olmadığını göstermek için kurulan site amacına ulaşmış görünüyor. Ocak ayında sitenin ilk “itirafını” yayımlayan Wilson, “Ay Işığının Öteki Yüzü” (The Other Side Of Moonlight) ismini verdiği ve yetmişinci sayfada yazmayı bıraktığı romanından vazgeçme nedenini şöyle açıklamış: “Ancak bir süre sonra anladım ki, romanı oluşturan fikir fazla ortada ve bir romanı ya da en azından, benim bir romana ilgimi sürdürmek için fazla sıkıcıydı.”

Kitabının başlığını, tamamlanmış sayfa/sözcük sayısını ve bitiremeyişinin ardındaki nedeni yazan kişi, romanını ilk on sayfasıyla birlikte sitede paylaşabiliyor. “Bu, ne işe yarar?” diye düşünenler vardır elbette. Belki başarısızlık hissiyle edebiyata küsen bir yazar adayını kabuğundan çıkarır, bir başka yazar romanın akışına dair fikirler verir, belli mi olur? İşte My Unfinished Novel sayfalarından bir örnek:

Yazarımız Catherine Sampson, çeşitli nedenler yüzünden Gypsy isimli romanını 173. sayfada bırakmak zorunda kalmış. “Austin’deki işimi kaybettikten sonra geçinebilmek için aynı anda iki restoranda birden çalışmak zorundaydım. Romanın yayına hazırlık işleri için fazlasıyla bitkin durumdaydım,” diyen Sampson, aslında hiçbir zaman tamamen terk etmemiş eserini. Houston’a taşınmasının ardından roman taslağına tekrar bir ziyaret gerçekleştirmiş ve o dönem belki yeni şehrin de verdiği enerjiyle iki bölüm birden tamamlamış. Ancak artan iş yoğunluğu ve yayıncılardan aldığı ret mektupları Gypsy’nin yazarının cesaretini kırmış. “Romanımı kusursuz hale getirecek motivasyonu kaybettim,” diyor Sampson. Bu cümle bir yardım isteği olarak da algılanabilir. Öyleyse biraz da olsa amacına ulaştı demek mümkün, “Gypsy”, Johnathan isimli bir ziyaretçiden ilk yorumunu almış bile. Sampson’un gönderdiği ilk sayfaları ve romanın özetini okuyan Johnathan, “Romanı gerçekten sevdim ve kesinlikle devam etmelisin, bitmiş halini okumayı çok isterdim,” diyor özetle, yalnızca sıradan bir okur olduğunu da ekleme ihtiyacı duyarak. Hayatın türlü yoğunlukları arasında bitkin düşen Sampson, belki yerinden kalkıp eserinin başına geçmek için biraz enerji kazanır bu mektupla.

Yazarlık genellikle yalnızlıkla bir tutulsa da, gün gelir, o “kendine ait odada” başkalarını da ağırlamak isteyebilir insan. Bu açıdan bakınca My Unfinished Novels da yorgun yazarların misafir odası olma işlevini üstlenmiş görünüyor.




Bu yazım Notos'un 30. sayısındaki Aganta haberleri arasında yayımlandı. Kapak konusu olarak İhsan Oktay Anar'ın işlendiği sayının içeriği hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayın >>

Yazıda kullanılan fotoğraflar: daktilo - just2shutter, defter - zirconicusso

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder