27.05.2012

ilham, iştah ve cesaret


Ayak bileklerini geçen ve bu yüzden bir kısmına basarak yürüdüğü eşofmanıyla salona girince dedim, "İyi ki gelmişim!" Biliyordum böyle diyeceğimi. Birazdan konuşmaya başlayacak ve ders boyunca paçalarına basa basa aramızda dolaşırken, ben aşağı bakan köpek duruşunda ayaklarının yanımdan geçmesini izleyeceğim ve o konuşmasına devam edecek. Doksan dakikanın her anında kendimi biraz daha, biraz daha iyi hissedeceğim. "Kalbim açılacak."

Sonra kesin bir şey olacak ve biz çok güleceğiz. Ardından, ismini duyunca bile artık bacaklarımın olmasa da hala içimin titrediği bir asanaya sıra gelecek ama bu kez kendime has birtakım yöntemlerle kaçmadan, tam teslimiyetle ve "Bakalım bugün ne yapabiliyorum?" merakıyla deneyeceğim. Kaslarımın güçsüzlüğünden, bedenimden, yardım istemekten utanmadan. Geçmişteki korkulara takılmadan. Sanki ilk kez yapar gibi. Çocuk gibi.

İlham, iştah ve cesaret!

Guerilla Yogi Marc her dersin başında, duruşlara geçmeden önce o gün için seçtiği bir konudan bahseder. Her sözüyle o sıralar zihnimde ne varsa çözülür, tilkilerim birbirinin kuyruklarını bırakıp uykuya dalar ve kalbim göğe açılır. Sonra da tüm bedenim ve zihnimle birlikte matımda erir gider. Abartmıyorum.

Üstelik beni tanımaz etmez. Başka mekanların aksine "hiç kimseyim" ya da "herkesim" orada; ismim de, unvanım da, nereli olduğum da bilinmez. Sınıf da öyle kalabalık olur ki, tabiri caizse "mat mata" otururuz salonda ve kişisel alanın çok kıymetli olduğu bu ülkede kimse bu sıkışıklıktan şikayet etmez, homurdanmaz.

Marc gibilerine ihtiyacımız var. Bizim bize, birbirimize, kendimize ihtiyacımız var. Hayata bitmeyen bir telaş ve yergiyle değil, güçlü ve sakin bir sevgiyle yaklaşmaya. Hele de şu zamanlarda... Gün boyu kalbimizde koyu bulutlarla dolaşmamak için. İlham alıp doğrulmak, durmak ve arınmak için. Kendimizi, belki de ilham olup kendimizle birlikte bir başkasını da yükseltmek için.

Yoga günlüklerine devam etmek isterseniz ~ burada >>
Fotoğraf: nuttakit

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder