16.10.2012

peki deniz bunların hepsini yapabiliyor mu?


Böyle sormuş geçenlerde birisi. Yanıtlayayım: Hayır, Deniz bunların hepsini yapamıyor. Her zaman değil. Ama deniyor, kendisini gözlemliyor, aklından ve kalbinden geçenlere tanık olmaya, tetikte olmaya, çalışıyor. Başlangıçta anlamadığı, sonra epey zorlandığı ve sık sık unuttuğu "tetikte olma"yı giderek özel bir çaba göstermeden yaptığını fark ediyor, seviniyor. Gün gelecek ve bu hal, onda fazladan bir sevinç uyandırmayan, yaşamının doğal bir parçası olacak.

Dün mesela...  Eve geldiğimde tek kelimeyle tükenmiştim, halsizdim. Uykum vardı ama öyle tatlısından değil, sanki ilaç verilmiş gibi. Hemen kendime bir kahve yaptım, kendime gelmeliydim. O sırada elektrikçi geldi, sonra ev sahibimizle görüştüm, ardından nakliye şirketinden gelip taşınma sırasında çizilen ve biz görmeyelim diye üzerine bir başka eşyayı bırakıp gittikleri komodini aldılar... Ne zamana kadar görmeyeceğimizi umuyorlarsa... Benim o koca çiziği görünce yaşadığım "Bu insanlar niye böyle?" hayal kırıklığını anlayacaklarını umduğum kadar olmalı. Neyse, herkes gelip gittiğine göre çalışabilirdim artık. Ülke değiştireli birkaç hafta kadar olmuştu, ben kolilerin arasında bile çalışma düzenimi kurduğuma mesut, bir dergi yazısı için bilgisayarın başına oturdum. Güzel bir giriş olsun istiyordum, hevesliydim. İnternette birkaç küçük araştırma yapmam gerekti. Derken bağlantı sürekli gidip gelmeye başladı. Zaten önceki günü evde, telefonda teknik servis elemanlarıyla geçirmiş, elimde bilgisayar, soluğu iki sokak aşağıdaki pastanede almıştım. Şimdi tam her şey yoluna girdi artık, derken yine sorun çıkmıştı. Modemi açtım kapadım, birkaç kere, işe yaramadı. Bu arada ağır, koyu bir his içimde yavaş yavaş yayılıyordu... Bir şeylerin yüzüme, gözlerime akın ettiğini hissettim. Ama geçti, geçti. Kendimi tuttum.

Yazı yalan oldu tabii. Biraz okuyayım o halde dedim, o da olmadı.

Uyumuşum. Yarım saat geçmiş ama öyle derinlere dalmışım ki aniden uyanınca korktum. Tek kelimeyle "hazırlıksız yakalandım". Direnmeme, savuşturmama fırsat kalmadan hıçkıra hıçkıra ağladım.

Sonuç: Sabahleyin şiş gözlerle uyandım. Sallana sallana hazırlanırken gitmeye çok heveslendiğim dersi de kaçırdım.

Tam, hayatımda kaçırdığım diğer her şeyi bu dersle ilişkilendirecekken durdum. Kendime baktım. Aslında ne kadar hafiflemişim... İçimdeki ağırlıkların çoğunu dün gece bırakmışım. Dökülmeye, bırakmaya ne kadar ihtiyacım varmış.

İnsan büyük lafları her zaman söyleyebilir. Ben kendimden bildiklerimle ilgileniyorum.

Bugün örneğin, şu kocaman cümleyi ta içimde hissettim: Her seferinde yeniden başlayabilirsin.

Yeter ki kendinden ümidi kesme. Yeter ki niyetini iyi bil. Yeter ki hissetmeye izin ver. Ertelemeden. Olduğun gibi, sade. Süslemeden, şu anda var olmayan kurgularla, anılarla, kuruntularla kendini dibe çekmeden.

Bir de kendime not: Ne uykusuzluğu ne de fiziksel/ruhsal yorgunluğu hafife alma. Direnerek çoğaltma.

1 yorum:

  1. Peki,Deniz bloğunda,dergisinde,arkadaş sohbetinde..
    İmza. Kızın dan söz eder mi?

    http://bulutgolgesi.blogspot.com/2012/11/imza-kzn.html

    Teşekkürler :)

    YanıtlaSil