26.09.2014

mutlu haberlerinizi bekliyoruz!!!

http://www.denizesifir.net/2014/09/mutlu-haberlerinizi-bekliyoruz.html

Geçenlerde bir davet çıkışı, ismi lazım değil demeyeceğim çünkü ismini bilmiyorum, kapıda herkes birbirini uğurlarken biri lafının sonuna sokuşturuverdi: "Hadi bakalım, mutlu haberlerinizi de bekliyoruz en kısa zamanda!" Nasıl boş bulunduğuma şaştım, yogayla artan "her şeye tarafsız bir tanık olma" halleri maalesef bazen hoşlanmadığım tepkisizliklere de sürükleyebiliyor beni. Oysa bilen bilir, dilim sivridir, gerektiğinde süründürür, çok lazımsa nezaketle öldürürüm. Ama işte o zırt diye çıkan hazır cevaplarım benden giderek uzaklaşıyor artık... Öldürme/süründürme kısmının yerini bir tatlı huzur ve hoşgörü alıyor genellikle. Bağzı şeyleri söylememeyi tercih ettiğim hallerde. Ve anlayacağınız üzere burada öyle bir hal söz konusu değil.

Bu yazıyı küçük bir zihin sadeleştirme yöntemi olarak düşünelim. Ne diyordum, haberlerimizi beklediğini söyledi biri. Eskiden olsa Deniz şöyle yapardı, "Pardon, hayatımda belki ikinci kez gördüğümden ve toplamda iki cümleden fazla etmemiş olduğumuzdan olsa gerek, isminiz nedir hatırlayamadım?" Doğruya doğru, bu adam kim? Akraba mıyız? Aile dostu mu? Mutluluğum üzerine yargıda bulunma hakkını kendinde nasıl buluyor? Kendisi acaba herkes için doğru olduğunu zannettiği koşullarda ne kadar mutlu? Acaba kendi tatminsizliğinden mi başkalarının işine gözünü, burnunu, dilini sokuyor? Benim mutsuz olduğuma kendini inandırma ihtiyacını neden duyuyor? Bunları düşününce ben -ah om shanti ahh...- ona şefkat duyuyorum. Umarım hayatında yaptığı seçimler ile mutludur, mutlu olur.  Bunlar benim hayatta tercih etmeyeceğim seçimler olsa dahi!

Gelelim zihni sadeleştirme yöntemimize. Bir deneyin, tavsiye ederim, başınızın tepesinden ayak tabanlarınıza kadar bedeninizin her köşesini, tavrınızı ve ifadenizi kaplayan ağır ve koyu bir tabakanın kalktığını hissedeceksiniz. Hamamdan, şöyle güzel bir keseden çıkmış gibi, pamuk gibi bir hale geleceksiniz. Sonuç alamazsanız iade garanti.
  • Önce üstünüze vazife olan işleri bir kenara yazın. 
  • Sonra listenize bakın, üstünüze vazife olan işlerin ne kadar az olduğuna şaşırın. 
  • Şaşırmanız geçti mi, güzel. Şimdi derin bir nefes alın ve bu iş(ler)e odaklanın.
  • Yani: Kendi işinize bakın.
Hayatımız seçimlerle şekilleniyor. Siz kendi seçimlerinizden, kendi mutluluğunuzdan sorumlusunuz. Bir başkası da sizin doğrularınızla örtüşsün örtüşmesin, kendi seçimlerini yaşamakta. Herhangi birinin, bu çok yakınınız ya da sizinle hiç ilgisi olmayan biri olsun, nasıl mutlu olacağını ondan daha iyi bildiğinizi sanıyorsanız, bu sanının gerçekliği üzerine biraz daha düşünün. Fazla düşünmeye de gerek yok; "sanı"nızı alın, kendinizden çıkarıp karşınıza koyun ve bir bakın, yeter. Koyduğunuz yerden geri almak istemeyeceksiniz.

Not: İşbu yazı aile bireylerimiz ve can dostlarımız tarafından "Ne yani, yapacaklar mı, yapmayacaklar mı?" kaygısıyla okunmuş olabilir. Tek derdiniz bu olsun diyor, asıl meseleye odaklanmanızı temenni ediyorum. Bizim geçmiş ya da gelecekteki değil, şu anki mutluluğumuzu görmeyi ve paylaşmayı da deneyebilirsiniz. Deneyin, bayılacaksınız:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder