5.09.2015

ağaç, dilek, teslimiyet

http://denizegidiyorum.blogspot.fr/2015/09/agac-dilek-teslimiyet.html

Geçen sene bu zamanlarda hayatımın hep en sıcak, en huzurlu evlerinden biri olarak kalacak yuvamızdan ayrılmış, şehri ve ülkeyi bırakma hazırlığının sonlarına gelmiştim. Usturuplu veda edebilen biri olamadım hiç. Kalabalık masalı, bol fotoğraflı veda kalıbına giremiyorum, içimde bir ayrılık hissi doğmadığından belki. Sürekli yer değiştirmek bana mesafelerin -belki de alışkanlıktan, gözde ne kadar büyütüldüğünü, ayrıca aradaki mesafe kısalığının kurulan yakınlıkla ilgisi olmadığını öğretmiş de olabilir. Bilmiyorum, belki de sadece kendi beceriksizliğimdir. Nitekim çabama rağmen türlü sosyal olaylar, törenler, kutlamalar, iyi gün-kötü gün âdetleri konusunda da pek iyi olduğum söylenemez. Ama tanısanız çok seversiniz, yeminle:)

Neyse. Geçen sene bu zamanlarda, içimden, cidden çok derinden, sürekli geçen bir cümle vardı: "Artık yalnızca gerçek şeyler kalsın hayatımda." Hep ama. Hep. Bunu iki arkadaşımın karşısında dile getirdiğim an masada hissettiğim şey, ürpertiydi. Ya gerçek olursa? Düşünsene neler gider, kimler gider? Hazır mısın kaybetmeye? Hazırdım. İçim ferahtı. Hem aslında var olmayanı kaybetsem ne çıkardı?

"Aman seni kaybetmeyelim..." demişti mesela bir arkadaşım, üç yıl önce yolcu ederken. "Fazla vakit ayırmıyor musun bunlara?" demişti başkası, izlerken. "Kendini fazla kaptırma!" diye, tüm iyi niyetiyle uyarmıştı öteki. Niyetler güzeldi de...

Peki ya, başımıza ne gelmediyse bugüne dek, kendimizi kaptırmadığımız, her ne yapıyorsak adanmışlıkla yapmadığımız için gelmemişse? Hani o bir türlü adını koyamadığımız tatminsizliklerimiz, uzaklara dalıp duran bakışlarımız hep bu yüzdense... Belki hiçbir şeyden korkmamışızdır kendimizi adamaktan korktuğumuz kadar ve bu nedenle yüzeyde kalıp, kalmayanı da yüzeye çekip, elimizde boya kalemleri ve el işi kâğıtları, o ünlü buz dağının görünen kısmını süsleyip durmuşuzdur. Böyle aylarca ve yıllarca oyalanmışızdır. Belki her şeyi ucundan kıyısından yaşamaktandır tüm yorgunluğumuz, tadımlık halleri sindiremiyordur artık ruhumuz.

Köklerini derinlere teslim etmeyen ağaç, nasıl büyütür dallarını göğe doğru? Ağaç korkar mı topraktan, yaşamaktan, yaşama sarılmaktan?

Kaybolmadım. Asıl şimdi hem kendime, hem de sana daha yakınım.
Kaybolmadım, hem de hiç. Gerçeğin dizinin dibindeyim.

Ne dilediğine dikkat et çünkü gerçekleşebilir, derler. Gerçekleşmekte olan dileğimde sabitim.


Uzun süre yazmayacağımı sanırken, içimi sözcüklere döktüren şarkı:



4 yorum: