17.12.2010

kedi gözü: şu dört duvar dünyada...

Bu sabah çok geç uyandı. Saydım on iki saat olmuş, utanmasa beni geçecek. Üstüne çıktım, burnumu, bıyıklarımı yüzüne sürttüm bana mısın demedi. Üşenmedim içeriden seslendim, çağırmadı bile. O zaman anladım, ters giden bir şeyler var. Yoksa hayatta kıyamaz bana. Gittim ayağının ucunu azıcık ısırdım. Başını kaldırdı, "Sen de haklısın," dedi. Sabah terslerinden değildir bizimki, uyanınca kaldığı yerden devam eder. düğmesine basmışsın gibi konuşur da konuşur. Kimse yoksa içinden konuşur. Bana pek bir şey demez. Herhalde anlamaz diye düşünür.

Kalktı, aynada saçlarını düzeltiyor. Boşuna uğraşma güzelim, yıkanmadan inmez onlar. Herkesin kedisi kendine benzermiş. Bunun saçı da benimki gibi ince telli. Banyonun kapısında onu bekledim. Ne zaman görse ilk kez görmüş kadar sevinir. "Ay sen beni mi bekliyordun orada?" Bu sefer aldırmadı. Yok, kesin bir şey olmuş.

Mutfağa gitti, kahve koyacak. Koşa koşa peşinden gittim. Koşarken yine öttü boynumdaki. Zaten şu tasma takılalı beri gizli bir iş yapamıyoruz. Dolaba, yatağın altına gireyim diyorum, kaşındığım anda ebeleniyorum. İspiyoncu çıngırak. Ama ne yalan söyleyeyim, çok yakışıyor. Acaba bana ne yakışmaz? Hmm... Bulamadım.

O suyun ısınmasını beklerken yavaşça sokuldum ve kendimi ayağının dibine attım. Sonra da en acı miyavlamamı yaptım. Evet, duruma göre değişik şekillerde miyavlayabiliyorum. Bakışlarım üzerinde de az çalışmadım. "Allah seni inandırsın günlerdir ağzıma lokma koymadım" bakışı, "Üstüme gelme dişlerim" bakışı... En sonunda anladı. Elinde tabağım, omzunda ben, doğru koltuğa.

Karnım doyunca başımı koltuk altına yasladım, gözlerimi gözlerine diktim. Gıdımı okşadı biraz, sonra bu romantik anımızı yarıda kesip bilgisayarına gitti. Ne yapayım, ben de zıpladım masaya. Ofladı ama indirmedi. Zaten başucundaki suyu benimle paylaştığını öğrendiğinden beri evin kuralları da biraz esnedi. Onun deyimiyle "İyice yüz göz olduk." Hayır başka ne olacağız, şu dört duvar dünyada? İşte o gün bugündür masaya çıkabiliyorum, hiç ses etmiyor. Hem kime, ne zararım var?

Yine yazmaya başladı. Hadi konuşsa anlayacağım. Sanki inadına yapıyor. İşine gelince sev mıncıkla, elektriğini alayım ama anlatmaya gelince git başkasına konuş. Ben de meraktan öleyim. Sahi öyle bir söz mü vardı? Söz demişken klavye tıkırtıları da ninni gibi geldi...

4 yorum:

  1. düşünen muşik:)tam süper olmuş:)
    ama çıngırak konusunda tehdit altında söylenmiş sözler onlar sanırım,tam tersini düşündüğünden hiç şüphem yok mushunun:)

    YanıtlaSil
  2. çok güzel olmuşşşşş!

    YanıtlaSil
  3. yaz kızım, dedi, yazdım ben de :-)

    YanıtlaSil