23.06.2011

bilsem başka yoldan giderdim ama bilmiyorum


G
eçen gece müzik festivali için çıkarken yanıma Kaş'ta kullandığım çantayı almıştım. Cüzdan, telefon ve anahtarlık itiş kakış, anca sığdı. Nasıl da özlemişim böyle dolaşmayı...

Farkında değilmişim, Kaş akşamlarındaki hafiflik hissimin bir sebebi de daracık omuzumda gözlük, kalem, kitap, defter, fular ve gerekli gereksiz şeylerden oluşan bir yük taşımamakmış. Gerçi hiçbir zaman yanımdan ayırmadığım, şöyle iki-üç kiloluk cicili bicili bir makyaj çantacığım olamadı. Bu yaz Beşiktaş'ta bir kuaförde sıra beklerken yanımdaki koltuktan birdenbire ortaya çıkıveren o makyaj/alet çantası aklıma geldi de, ondan söyledim. Yanına en fazla, o da unutmazsa, bir dudak parlatıcısı ve göz kalemi alan benim gibi biri için tuhafın da ötesinde, ürkütücü bir manzaraydı. "Şekerim makyaja ihtiyacım mı var Allah aşkına"lık bir durumum olduğundan değil, bütün bu ayrıntılar kafa karıştırıcı geldiği için. Bazen silah kuşanmakla eşdeğer gördüğüm ve savaşın hiçbir türünü sevmediğim için. Ve belki de zaten beceremeyeceğimden. Biraz da, son iki yıldır kimsenin kimseyle göz teması kurmadığı, süssüz, sade ve yalın haliyle güzel bir şehirde yaşamışlıktan. Gündüz vakti İstanbul sokaklarında dolaşırken fondöten, far ve allıkların, on metre öteden, tepeden tırnağa inceleyen her cinsten -özellikle de kendi cinsimden- bakışların üstüme üstüme gelmiş olmasından... Alışkanlıklarını ne de kolay unutuyor insan!

Ne diyordum, çanta. Şu sıralar aklımın bir Kaş çantası kadar hafif olmasını diliyorum. Oysa an geliyor, biri kuafördeki kızın ağırlığını bana yüklemiş gibi yürüdükçe ağrıyor omuzlarım, aklım nerede, kalbim hızlı hızlı atıyor, baş edebilecek miyim? Bir vitrin camından yüzüme bakıyorum, kimsin sen? Kaşla göz arasında kızın çantasını açmış, yüzümü gözümü bir güzel boyamış, aynaya bir de öpücük kondurmuşum. Ben değilim camdaki ama aslım nasıldı, hatırlamıyorum. Panikleyip koşmaya çalışırken ayağım takılıyor habire, çantamdaki ıvır zıvır yerlere saçılıyor, acelem var çekilin.... Hemen yüzümü yıkamam lazım. Bir yandan da korkuyorum, ya altından bir şey çıkmazsa... Ya orada yoksam?

Belki de bilmiyorum, kafamın içinden çıkmaya çalışıyorum. Koştuğum yollar orada, bir süredir var olduğum yerde. Yolumu şaşırdığım, yanlışlıkla girdiğim bir olmayan ülke. Karnımdaki boşluk kadar ıssız -hani kelebek?-. Zaten şu dağılan çantamı toplayayım, ben de gidiyorum.

Buraya kadar yazarak geldim. Geri dönmek için de başka bir yol bilmiyorum. O yüzden birkaç makyaj hilesiyle renklendirmeye çalıştığım satırlar yüzünden, sevgili okur, senden özür diliyorum. 
Fotoğraflar: nixxphotography

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder