27.12.2011

biraz cesaret

Ortaokul yıllarımdı. Bir elimde Bozkırkurdu, öbüründe Leo Buscaglia'nın "Yaşamak, Sevmek ve Öğrenmek"i, kendimce derin düşüncelere dalmıştım: Gerçek, sahici, içten ne demek? Birbirinden çok uzak gibi görünen bu iki kitaptan, en azından o yaşımda, şöyle bir sonuç çıkarmıştım:

Etrafında ne kadar insan olursa olsun, hayranların, arkadaşların, sevgilin, ailen, eşin vesaire... Gece yatağına uzandığında "sen"le başbaşasın. Olduğunu kabullenemiyorsan, herkesi kucaklarken kendine karşı yapıcı olamıyorsan, kendine bakamıyorsan aslında senin kimsen yok. Yapayalnızsın. (Artık bende olmayan bir defterde bu konuyla ilgili yazdığım, o yıllara ait bir şiir de vardı, kendisine sırt çevirmiş ama bunun farkında olmayan bir insanın çektiği acıları anlatan. Tahmin edebileceğiniz üzere gamsız bir çocuk değildim.)


Bugün Buscaglia'nın kitabından hatırladığım tek cümle: Seni tüm kusurlarınla seviyorum. Bu cümleyi anlamlı buluyordum çünkü ben de sevileceksem tüm kusurlarımla sevilmek istiyordum. Mükemmelliğim, uyumluluğum, aynılığım sayesinde değil. 

Büyüdükçe, kusurlarıyla baş edemeyen "yalnızların" saldırganlıklarını, kendilerine eş, sevgili ya da arkadaş olarak seçtikleri kişileri mükemmelleştirme / sevilmeye layık hale getirme çabalarını gördüm. Hayatına aldığı her insanı üzerinde çalışılacak bir proje gibi gören, bitmek tükenmek bilmeyen bir hırsla onları kendi doğrularına göre şekillendirmeye çalışanları. Ya da tam tersini, bir başkası tarafından değerli, güzel, sevgili, eş hatta yalnızca "iyi insan" ilan edilebilmek adına atılan, her biri yoran, yıpratan taklaları. Kendine ait hiçbir şeyi kalmayana dek değişmeyi, benzemeyi gelişme sananları. Hayal kırıklığına uğradığım, kırıldığım zamanlar da oldu. Olacak. Olsun. 

Hepimize kusurlu olma cesaretini gösterebildiğimiz bir yıl diliyorum. Biraz cesaret, gerisi çorap söküğü gibi gelecek, o bir yıl koca bir yaşama dönüşecek.

2012'de "olun"! Olalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder