22.05.2012

aklım, öyküm, yolum


Bir öykü bitirdim bugün, beklemediğim bir biçimde, kimisi çok yakın kimisi bana tamamen uzak cümlelerle.

Hiç hesapta olmayan bir kitaba gidecek bu öykü, hele üzerinden bir gün daha geçsin, biraz daha demlensin. Sesli sesli okuyayım hele bir-iki kere, sevgili Semih Gümüş demişti bunu Notos Atölyesi'nde, çok faydasını görmüştüm. Sonradan göremedim çünkü çok ama çok uzun bir süre hiç öykü yazamadım ben. Sanki anlatacak hiçbir şeyim kalmamıştı. Bu tıpkı, bir gün bir arkadaşım karşıma oturmuş uzun uzun dert anlatırken içimde büyüyen korkuya benziyordu, "Verecek aklım yok!" demiştim kendime birdenbire, müthiş bir panikle ve anlamlı görünen ama aslında hiçbir işe yaramayacak birkaç söz geveleyip kaçmıştım oradan. Birileri aklımı mı çalıyordu? Hayır. Daha çok, aklım pılını pırtını toplamış, başka bir dünyaya taşınıyordu. Ve beni burada, onca parlak ve keskin gerçeğin arasında, kurmacasız, sığınaksız, yapayalnız bırakıyordu.

Bunu kime, nasıl anlatırsın? Ben bile varlığımdan emin değildim ki konuşayım. Daha da tuhafı dışarıdan hiç öyle görünmememdi oysa yok oluyordum, görünmez oluyordum ve aslında deli gibi korkuyordum. Sanki kendime bile çaktırmadan uzak bir gelecekte, aklımın toparlanıp gittiği yere gitmek üzere eşyalarımı topluyordum, yangından ilk kurtarılacakları işaretliyordum geçtiğim yerlerde, kirpiğimin ucuyla. Dünya haritasında üç tane yerim bile vardı kaçacağım. Hangisine daha yakınsam artık, belki bavulumu bile almadan giderim, diyordum, otel motel de istemez. O yerlerin sokaklarında örtünmeden, çekinmeden yatar, suyunun sesinde deliksiz uykulara dalardım ve kimseyle konuşmak istemezse canım, kimse konuşmak için zorlamazdı beni.

Gittiğim yer neresi ve gidiş sebebim ne olursa olsun yola çıkma anlarını hep sevdim. Tren camında görüntülerin akmaya başlaması, otobüs şoförünün -ama hep ağır bir gururla- koltuğuna yerleşmesi, arabayla evi geride bırakma ve radyonun açılması, bisiklette çevirdiğim ilk pedal ve rüzgar, uçağın pistte hızlanışı, sanki ölüme acayip yaklaşmamız, bunun bana garip bir zevk vermesi ve tam o anda havalanmamız ya da apartman kapısını çekip sokağa attığım adım... Bugün düşündüm de belki bir zaman önce bana isyan edip, toplanıp giden aklım da sevmiştir gidiş anını.

Aklım olsaydım ben mesela yoga hocamın playlist'inden bulduğum ve şu günlerde dinleyip durduğum bir grubun şarkıları eşlik etsin isterdim yolculuğuma.


1 yorum:

  1. I am very sad :-( you write such great articles, posts etc and google messes it up.

    YanıtlaSil