16.06.2012

fil ile heykeltıraş


Simon her dersin başında küçük bir öykü anlatır. Dilden dile yayılır, yayıldıkça çoğalır bu öyküler. Bugünkü de benim dilimde, düş gücümde çoğalsın:

Ülkenin birinde bir heykeltıraş yaşarmış. Pek şahane fil heykelleri yaparmış bu adam. Kral bir gün üşenmemiş, kalkmış heykeltıraşın yanına gitmiş. Sormuş:
"Nasıl yaparsın bu müthiş eserleri, hepsi de kanlı canlı bir fil kadar sahici görünmekte!"
"Bir heykel yapacağım zaman önce nehrin kenarına giderim,"demiş adam, parmağıyla az aşağıda çağlayan nehri işaret ederek, "İşime uygun bir kaya bulup atölyeme getiririm. Şu köşeye oturturum kayayı, sonra da her sabah erkenden kalkıp karşısına geçerim. Uzun uzun bakarım ona her gün. Ne zaman tüm düşüncelerimi şu atölyenin kapısında bırakmayı başarırım, o zaman görürüm ki kayanın içinden bir fil de bana bakmaktadır. İşte o gün başlarım çalışmaya. Fil karşımdadır artık. Her şeyi temizlerim kayadan ve en sonunda geriye yalnızca o kalır."

"Yoganın yaptığı da tam olarak budur. Yoga seni değiştirmez, başka birine dönüştürmez. Zaten içinde olanı, özü görmeni sağlar."

Sonraki bir buçuk saat, aldığım her nefesin farkına vararak geçti. O nefes ki zaten hep oradaydı.
Yoga günlükleri >>
Fotoğraf: topstep07  FreeDigitalPhotos.net

2 yorum:

  1. One of the best posts I ever read...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Thank you Mahendra! I've just seen your comment, after 1,5 years:)

      Sil