26.07.2012

dün parklarda dolaştım, evde yoktum*


Söyleyecek pek bir şey yok aslında...

Dışarıda sıcak, içimde hafif bir sıkıntı vardı. Evin serinliğinde kalacaktım ama... Yaptığımı yarım bırakıp kitap okuyayım, kitap okurken bak ellerim kurumuş krem süreyim, kalkmışken bir de çay koyayım, çay demlenene kadar sabah dağınıklığını toplayayım, her şeyi yerine koyayım düzgün olayım, dur azıcık internete bakayım, dergiye bir-iki yazı yazayım, yok önce aklıma gelenleri twitter'a geçeyim... derken, baktım ciddi şekilde abukluyorum!

Adını "abuklama" koyduğum bu hallerin sebebini içten içe bilirim bazen ve neyin iyi geleceğini. O zaman dışarı çıkmak lazım, dedim, güneşe. Güneş iyi gelir her şeye. En azından bu şeye.

Bez çantama attım piknik örtüsünü, dergilerin eski sayılarını, "Ya aniden acıkırsam!" düşüncesiyle fındık paketini ve doğum günümde gelen güzel not defterini, çıktım yola. Başımda topuz-kuyruğum (ne olduğuna hala karar verilemedi), ayağımda parmak arası terliklerim ve yoga pantalonum, doğruca Monceau Parkı'na. Eve yürüyerek beş-on dakika. Baktım millet bikinisiyle çimlerde uzanmakta. Ben ve minik topuzum, bir park samurayı edasıyla içeri girdik ve çıkardık terliklerimizi, sevimli bir gölgeye serdik örtümüzü, el ve ayaklarımızı yumuşacık toprağa bıraktık... Dahası var mı? 

Önce gözlerimi kapatıp sesleri dinledim, ayırt etmeye çalıştım, adımlar, koşan bir adam, bir anne ve yanında pıtır pıtır ufaklıkları, sözde çaktırmadan etrafımda dolaşan köpekçiğin kendini çimlere bırakışı, rüzgar ve kıyıya vuran dalgalar gibi tatlı bir bütünlük oluşturan konuşmalar. Gözlerimi açtım, türlü renklerde ağaçlar, onların başka başka yaprakları, dallarından sarkan birkaç çocuk, ağacın göğe uzanan kolları... O anda kimler, kim bilir nelerin telaşındayken bulunduğum yer ve anla dopdolu, parmaklarımın arasında otlar ve kolumdan boynuma doğru tırmanan bir karıncayla ben, bu kocaman resmin bir parçası olduğumu hissettim. Mutluluktan çatlamak, bir nar gibi ama bir yandan da üzüm kadar sakin uzatmak salkımlarını, böyle bir şey olmalı.

Uzun lafın kısası tahminim doğru çıktı. Güneş iyi geldi her şeye. En azından bu şeye.

* Yazının başlığı İlhan Berk'in "Dün Dağlarda Dolaştım Evde Yoktum" isimli güzel şiirinden esinlendi: 

"... dünyanın düşünceleri yoktur. Otların canı sıkılmaz."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder