Fotoğraftaki ayıcık ilkokuldan beri gittiğim her yerde benimleydi. Dokuz-on yaşlarındaydım, İşçanlar Pasajı'ndaki odamın perdesinden aynen böyle bakardı bana. Küçük dünyamın sırlarını paylaşır, dileklerimi, düşlerimi herkesten iyi bilirdi.
Hayatı taşınmalarla geçen biri olarak saklama, biriktirme ve istifleme konusunda pek iyi bir ünüm olduğunu söyleyemem. Taraftarı da değilim açıkçası. Ama yılların akışı sırasında bazı nesneler dostlarımız gibi, ayrılmaz bir parçamız haline geliveriyor.
Bu sevimli ayıcık da onlardan biri.
Hayatı taşınmalarla geçen biri olarak saklama, biriktirme ve istifleme konusunda pek iyi bir ünüm olduğunu söyleyemem. Taraftarı da değilim açıkçası. Ama yılların akışı sırasında bazı nesneler dostlarımız gibi, ayrılmaz bir parçamız haline geliveriyor.
Bu sevimli ayıcık da onlardan biri.
Benim de bir tükenmez kalemim var, ilkokul yıllarımdan kalma sanırım.. Bir tarafı mavi, diğer tarafı kırmızı yazar(dı). Biraz da büyükçe bir uzay gemisine benzettiğim için sanırım bendeki yeri ayrıdır, halen gizli, küçük kutumda saklarım onu.
YanıtlaSilNesnelere, eşyalara duygusal anlam yüklemek saçma görünse de harika bir şey bence. :)
o çok renkli kalemler bana da sihir gibi gelirdi:)
SilBizim evde de barbie'lerimizden birisi var. Sanırım seninki çünkü benimkini birilerine verdik diye hatırlıyorum. Üzerinde de annemin diktiği mavi üstüne beyaz puantiyeli elbise var:)
YanıtlaSilYa,o puantiyeli elbiselerimiz ne güzeldi. Olsa gene giyerim:)
SilSEninki Laura mıydı Elizabet miydi hatırlamıyorum yalnız. Ben ona Laura diyorum. Bir de Teresa var bende. Peri bunları saçlarından tutup tık tık tık diye yürüme efekti yaparak yerlerde yürütüyor:))
Silİsimlerini hatırlayamadım, biz mi koymuştuk? Kesin Yalan Rüzgarı esintisidir o zaman. Yalnız saçlarından tutmasa mı acaba, sonra bizde denemesin:)
Sil