1.02.2018

Dolunay: Böyle Olur Yogilerin Öfkesi:)


Dolunayın nasıl geçti/geçiyor? Ben 4-5 gün öncesinde, etkilerini içe kapanma, kabuğuma çekilme ihtiyacı ve sabah gözümü açtığım anda bastıran bir keder olarak hissetmeye başladım. Her dolunayda mutlaka bir şeyler olur ama bu seferki ciddi, diyerek güvendiğim kaynaklara döndüm, biraz okudum. Ve her ne olursa olsun, zihnimin kontrolü bende, diyerek bol bol yoga, nefes ve meditasyon yapmaya niyet ettim. Bir süredir günlük Kundalini Yoga pratiğimin ardından Zeynep Aksoy'un Youtube'da "Reset" kanalında paylaştığı mindfulness meditasyonunu yapıyorum. Zeynep Aksoy ile hiç tanışmadım, bu meditasyon da onun "sesiyle" ilk deneyimim ve öyle değerli bir paylaşım yapıyor ki, yogayla uzaktan yakından ilginiz yoksa bile lütfen siz de deneyin. Evde hep birlikte oturun sandalyelere, yapın. Oturma odasında akşamları illa televizyon mu izlememiz gerekiyor? Neden ailecek oturup nefes almayalım, meditasyon yapmayalım? Mindfulness meditasyonu işte bu etkiler altındayken bana çok iyi geldi. Köklendim, sularım duruldu... Bu arada, bir süredir ihmal ettiğim Hatha Yoga'yı da iki günde bir yapmaya başladım, yang başladım yin'le bitirdim... Yarım saat bile olsa dağ duruşu, savaşçılar, ayak tabanıyla toprağa köklenirken kollarını/dallarını göğe uzatmak, bedeni fark etmek, duruşların içinde nefes alıp vermek içimi de güçlendirdi. Düşününce muhteşem değil mi, çoğu zaman iyi hissetmek için ihtiyacın olan tek şey bedenin ve nefesin. 

30 Ocak. Çok uykum olmasına rağmen uyuyamadım. Bir şey okuyacak halim de yoktu. Önce kalktım banyo dolabını bir güzel sildim temizledim:) Ne zamandır aklımdaydı. Baktım saat 02:30 olmuş, ne yapsam? Lavaboları cifledim. Yan odaya geçtim, iki çekmeceyi boşaltıp baştan düzenledim. Yoruldum... Yine yattım.
Huzursuz bir uykusuzluk hali değildi ama uyuyamıyordum işte. Açtım Spotify'ı, European Yoga Festival'in Sadhana albümünü, yüzlerce ses bir anda odaya doldu. Kapadım gözlerimi... Orada, henüz doğmamış bir günün eteğinde, saf kalplerin arasında hayal ettim kendimi. Sonra bitti albüm. Uyumamışım. O anda Spotify kimin olduğunu bilmediğim bir Yoga Nidra kaydına geçti. Halime mi üzüldün sen şeker Spotify:) Böyle bir şeyler bir şeyler diyordu adam İngilizce ama sanki ben artık İngilizce anlamıyordum, derken uyumuşum. 

31 Ocak. Sabah kalktığımdan beri içimde bir neşe, bir sevgi yumağı, kucaklama isteği... Sanki kalp açıcı bir dersten çıkmışım, kimi görsem sarılasım var. Evdeyim bir de, tanıdık tanımadık herkesi arayıp sevebilirim o an. Gün biraz onunla, biraz bununla kendimi eyleyerek, o kitaptan iki satır okuyup bir ders videosunu ortasında bırakarak, bolca iç neşesi ve tatlı bir dikkat dağınıklığıyla geçerken... Anladım ki akşam yapmayı planladığım meditasyonu bu kafayla zor yaparım. Meditasyon öncesine nasıl bir pratik koysam diye düşünmeye başladım. Basit, güzeldir! Kundalini yoga teknolojisi işte böyle anlar için birebirdir. "Akciğerler, Manyetik Alan ve Derin Meditasyon için Hazırlık Egzersizleri"ni seçtim kitaptan. Gerçekten çok iyi geldi, hem meditasyon sırasında hem de bu sabah uyandığımda etkilerini sakin, tatlı hissettim. Bence dün gece uyuyabilmemi de bu egzersizler kolaylaştırdı. 

Ortaokul yaşlarımda oturur uzun uzun izlerdim dolunayı, hafta sonu evci çıkmışsam o gece sabahlardım evimizin penceresinde. Düşlerimi, düşüncelerimi yazardım. O zaman öyle pek astroloji filan bilmiyordum, gerçi şimdi de ancak kendimden biliyorum. Ama bildiğim bir şey var ki, gezegenler gezedursun, dolunay ışığıyla bizi sarıp sarmalasın, son tahlilde işimiz kendimizle. Kendimize rehber, özümüzle bir olmakla. Öz dağılır mı, öz çalkalanır mı, öz bir çöküp bir coşar mı? İşimiz, gerçek olanla olmayanı ayırt etmekte. "Bir Yoginin Otobiyografisi"nde diyordu, kitaptaki yerini hemen bulamayacağım için şöyle özetleyeyim: Bir yogi, göksel/astrolojik olaylardan etkilenmeyecek biçimde eğitmelidir bedenini, zihnini, ruhunu. Bu sefer tam dolunay öncesi, duygularımı tetikleyen bir olay da aniden gelişince, "Bugün," dedim, "kendime üzülme, öfkelenme, isyan etme izni veriyorum." İlgili mercilere (!) bu kararı bildirdikten sonra, dağıttım ortalığı:) Kimseye saldırmamaya, kendi hislerim yüzünden kimseyi sorumlu tutmamaya, kalp kırmamaya özen göstererek ama. (Böyle olur yogilerin öfkesi:)) Sonra mı? Ne olacak, geçti tabii. Yapışmadım ne öfkeye, ne kedere. Benliğimle bir tutmadım ama kimselere de yar etmedim hissimi. Bıraktım, gitti.

Bu yazı nerelerden, nerelere geldi! 
Peki senin dolunayın nasıl geçti?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder