Her şey kontrolün dışında değişirken... (Dur. Kontrolün dışında değiştiğini de kim söyledi? Tüm anların seçimlerden ibaret.)
Baştan alalım. Büyük değişimler sırasında insan en az bir "sabit"e ihtiyaç duyar. 2005 yılından bu yana yedi kez şehir, altı kez de ülke değiştirmiş biri olarak o sabitin önemini bu seferki taşınma sırasında fark ettim. Gönül isterdi ki son bir aydır değişmeyen tek şeyin yoga pratiğim olduğunu söyleyeyim. Ama öyle olmadı:) Eşyaların bir kısmı paketlenip bir kısmı satılırken, aralarda veda buluşmaları, dersler ve hatta bir de tatil planlarken ruhumun en uçuştuğu dönemde beni kökleyecek bir yoga pratiği hayal oldu. O vakti yaratmak ya da bazen matıma yer açmak için yeterince çaba göstermedim. Zararını gördüm mü, gördüm. Kimi zaman bilinçsizce yiyip içerken, kimi zaman tepkilerimin ardından dolu dizgin koşarken. Şu en civcivli dönemde ise bir anda düşüveren fiziksel enerjimde fark ettim. "Tam da şimdi biraz Prana ne iyi giderdi!" dediğim çok oldu. Aradığım uyanıklık halinin kahveyle bir ilgisi olmadığını çok iyi biliyordum.
İlk defa Ancona'dan Yunanistan'a 18 saat süren deniz yolculuğunda idrak ettim, bir daha Cenevre'ye, en azından evimize dönmeyeceğimizi. Biliyordum elbet, ancak son ayları ayrılık hissine gömülmek yerine o andaki işim neyse ona odaklanarak geçirmeyi seçmiştim. Yıpranarak ve yıpratarak değil de, yaprağın daldan kopuşu gibi, zarafetle vedalaştım çok sevdiğim şehirle. İşte o gece feribotta, bomboş kalan emektar anahtarlığım Tomomi'ye bakarken, evsizlik hali bir anda çöktü içime. Bir günüm biraz buruk geçti, yaşadım o hali de, "hal"e ait olmayan düşünceler, duygular üretmemeye gayret ederek (zihin hazır çünkü seni acıların çocuğu yapmaya) tuttum ayrılığın yasını. Yaşadığım anların hiçbirini terk etmeden, sevdim burnumun sızlayan direğini.
Evet insan özellikle büyük değişimler sırasında en az bir sabite ihtiyaç duyar. Gamlı kedimiz Pia mesela, koca kumluğu ve sepetiyle birlikte her yere taşıdığımız bir metrelik kovuklu evini kendi sabiti yaptı. Nerede kalıyorsak o gece, girdi kovuğuna uyudu, gündüzleri tatlı kafasını çıkarıp kovuğundan izledi dünyayı. Bu değişimde benim yogam, yuvam, kovuğum ise ana köklenmek oldu. Pia kovuğundan, ben de içinde bulunduğum andan izledim etrafımda değişip duran dünyayı. Bugüne dek okuduğum, yaşadığım öğretiler belirsizlik, karışıklık, fiziksel, zihinsel ve duygusal yoğunluk ve yorgunluk anlarında yardımıma koştu.
Bol bol şükrettim mesela. "Şükretmek en büyük yogadır," diyor Yogi Bhajan biliyor musun? Ben de bol bol şükrettim. Her bir anda gördüğüm güzellik ve bunu görebilen gözlerim için... Değişimle gelen korku, kaygı, küskünlük ve çekingenliklerime sakince bakan ve her halimi kucaklayan kalbim, kalbimde filizlenen şefkat için... Dolu dolu şükrettim.
Ve her şey yumuşak ilerliyor zamanın akışında. "Olan"a dönersek, halihazırda badana yapılmakta olan evimizde bir valiz kıyafet ve Pia'nın kovuğuyla yaşıyoruz. Eşyalar henüz gelmedi ama ev bizimle doldu, yuvamız oldu bile.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder